Post-it #4: Takipçi değişimi, Deepfake düşmanı, Instagram’ın geleceği, Sansür ve Katar'ın görünmeyen yüzü
Bülten ilginizi çektiyse mail adresinizi bırakarak abone olmaktan ve ilgisini çekeceğini düşündüğünüz arkadaşlarınızla paylaşmaktan sakınmayın. İyi okumalar...
Twitter’da dikkat çeken takipçi hareketliliği
Geçtiğimiz haftanın en dikkat çeken veri haberi örneklerinden biri Washington Post tarafından yayımlandı. Post’ta yer alan habere göre; Elon Musk'ın Twitter'ı satın almasının ardından, popüler cumhuriyetçi kongre üyelerinin takipçi sayılarında yaşanan ciddi artış, demokrat kongre üyelerinin takipçi sayılarında ise dikkate değer bir düşüş görüldü.
Bu durum Twitter'ın demografisinde yaşanan değişimi kısmen de olsa gösterebiliyor. Takipçi sayısı kayıpları, haberde net olarak açıklanmasa da bot hesaplar üzerine yapılan operasyon sonucunda gerçekleşmiş gibi görünüyor. Cumhuriyetçi hesapların artışını ise, Twitter'ın Jack Dorsey döneminde Trump'ın hesabını kapatmasının aksi yönünde Musk'ın "ifade özgürlüğü" üzerine yürüttüğü davetkâr açıklamalar olarak yorumlanabilir.
Deepfake’e karşı doğrulama platformu
Deepfake, dijital ortamlarda bir kişinin yüz yapısı ve ifadelerini başka bir kişiyle değiştirmek için kullanılan yapay zekaya dayalı yöntemi anlatmak için kullanılıyor. Obama için oluşturulan deepfake içeriğiyle konuşulmaya başlayan teknoloji; gerçekçiliği ile seçim manipülasyonlarından türlü sahtekarlıklara, yanlış bilgilerle meydana gelebilecek kaoslara kadar geleceğe dair karanlık senaryolar çizilmesinin önünü açmıştı. -Tom Cruise'un deepfake TikTok hesabı da bu teknolojide kaydedilen dikkat çekici gelişmeyi gösteriyordu.- Yeni oluşturulan FactChecker platformu bu endişelerin dinmesini sağlayabilir: Intel şirketinin ve projenin başında yer alan Ilke Demir'in öncülüğünde kurulan FactChecker platformu, deepfake içeriklerini %96 doğruluk oranıyla tespit edebilen dedektör oluşturdu. FakeCatcher, yayılan video içeriğin piksellerindeki ayrıntılara odaklanarak bir videonun gerçek mi yoksa sahte mi olduğunu tespit edebiliyor.
Bunun yanısıra, oluşturdukları teknolojiyi tersine çevirerek, -önümüzdeki dönemlerde yaygınlaşması muhtemel- dijital alanlarda avatar kullanımı sırasında yüz ifadelerinin kendine özgü detaylarını gizleyerek deepfake kullanımının da önünü açtılar.
Yüzden bahsetmışken, geçtiğimiz gün Pusholder kullanıcı adlı haber özetlerini paylaşarak bir milyon kullanıcıyı aşan takipçi sayısına ulaşan Twitter hesabından yapılan paylaşım dikkat çekti. Yüzdatası adıyla para karşılığında kullanıcıların yüzlerine dair detayların talep edildiği bir sayfa reklamı yapıldı ancak tepkilerin üzerine hem paylaşım hem de oluşturulan site yok oldu.
Instagram’ın geleceğine dair
Geçtiğimiz hafta sosyal medya çağının bitmek üzere olduğunu "müjdeleyen" yazıya kısaca değinmiştim. Bu kez yine The Atlantic'te, Instagram'ın özellikle genç kuşak gençlerin ilgisini kaybedişini kurcalayan bir yazı yayımlandı. Alışveriş, reklam ve tanıtım merkezine dönen uygulamanın 'Facebook'laşarak yeni kitlelere ulaşamama ihtimali üzerinde duran yazı, başka yazar tarafından ele alınsa da benzer bakış açısını taşıyor.
TikTok’da paylaşılan boks kesitlerine büyük ilgi
TikTok platformunda yayılan paylaşımlar, geçmişe göre kitlelerin ilgisini kaybederek dar bir zümreye kısılan boksun yeniden popüler olmasına önayak oluyor. İki sporcunun ringdeki en dramatik anlarının kırpılarak anlatıların oluşturulduğu kısa videolar çok sayıda kullanıcı tarafından paylaşılıyor. Bu durum boksun pazarlama ve reklam hacmini de genişletmiş görünüyor.
Yeşil sahada yeni metrikler
Yeşil saha üzerinde topa sahip olma oranı süregelen zamanda ekrana hep iki kutuplu olarak yansıtıldı ve oyun analizlerinde de çıkarımlar genellikle bu istatistikle başlardı.-Bu günden tam 10 yıl önce oynanan Celtic-Barcelona maçı da, bir takımın en çok topa sahip olduğu fakat kaybettiği maç ve istatistiğin en ilginç örneği olarak tarihte yerini almıştı-. Dünya Kupasıyla birlikte topla oynama yüzdesine yeni bir metrik eklendi: In-contest. Topa iki takımın da tam olarak sahip olamadığı, kısa sürede el değiştiren aslında tam olarak topun ortada olduğu anı temsil eden bu metriğin eklenmesini Arsene Wenger'in FIFA'dan talep ettiği görülüyor. Bu arada bence Dünya Kupasının oyuna en güzel katkılarından biri olabilir. İkinci bültende futbolun veri bağlamında dönüşüm içerisinde olduğuna kısaca değinmiştim ki bence bu tip atılımlar geç de olsa gelişmeyi gösteriyor. Dünya Kupasıyla ekrana yansıtılan bir diğer yeni metrik ise, topun geri kazanılma süresinin iki takım bağlamında değerlendirilmesi oldu. Bu anahtar veri de oyun planları üzerinde çok öneme sahip olmasına rağmen izleyicilerin dikkatine sunulmuyordu.
Katar’ın görünmeyen yüzü
The Athletic yazarı Adam Crafton, Katar'da düzenlenen Dünya Kupası organizasyonun görünmeyen yüzünü, stadyumları ve şehri inşa eden göçmen işçilerin hikâyelerini ele almış. Göçmen işçileri şehir merkezinde yer alan taraftar alanlarından uzak tutmak için -Doha’nın merkezine yalnızca özel bir kartla girilebiliyor- şehrin dışına kurulan taraftar alanlarında dinlemiş. Yazıda, dünyanın farklı bölgelerinden gelen işçilerin çalışma koşulları, beklentileri ve nelerle karşılaştıkları aktarılmış.
Çin’de izlenen sansür politikası
Geçtiğimiz dönemde Çin'in Kovid kaynaklı katı politikaları ile ilgili huzursuzlukların, toplumun sabrının taşmasına yol açması hatta uzun zaman sonra Asya ülkesinde şiddetli protestolar yaşanması uluslararası birçok yayında da haber olmuştu. Dünyanın geri kalanına göre etkisi daha az olan aşılara yönelen, Kovid pozitif olanlar için karantina süresini on günden sekiz güne düşürmek dışında son birkaç güne kadar katı politikasından asla taviz vermeyen merkezi hükümetin, sansüre de yeni bir boyut getirmesi Twitter’ın gündemine girdi. Çin Devlet yayıncısı CCTV; Dünya Kupası sırasında tribünlerde yer alan taraftarların maskesiz, kalabalık görüntülerini yayımlamamak için maç yayınlarında dünyadan farklı görüntüler seçti. Özellikle taraftar odaklı yakın plan çekimler sırasında, Çin televizyonunda yer alan akışın taraftarları göstermeyerek, futbolculara ve teknik direktörlere odaklanan görüntülere geçtiği görüldü.
Çin'de gerçekleştirilen protestoların zaman akışı…
Haftanın hit paylaşımı:
Haftanın bir diğer -acımasız- hit paylaşımı:
Haftanın Önerileri:
OpenAI'ın geliştirdiği bot, Minecraft oyuncularını 70,000 saat boyunca izleyerek en iyilerden birine dönüştü. Minecraft, diğer oyunlardan farklı olarak standart ilerleme aşamalarını içermediği ve oyuncuların hayal dünyaları ile ilişkili olduğu için yapay-zekâya dayalı bir botu eğitmek adına önemli bir alan. MIT Technology Review'e göre çevrimiçi videolar ile öğrenme, Minecraft üzerine yapılan çalışmanın da önünü açmasıyla daha önce kullanılmayan devasa bir kaynağın açığa çıkmasını sağlayacak.
Bu hafta; içerdiği araştırma, veri analizi, harita görselleştirme ve grafikle birlikte derli toplu bir veri haberi okudum. Bloomberg'de yer alan haberde, yaptırımlar dolayısıyla el konulan Rus ve Libya kaynaklı mülklerin konum, değer ve içinde bulunduğu süreçler ele alınmış.
Haftanın bir diğer dikkat çeken veri gazeteciliği örneği Financial Times’ta yayımlandı. Haber, Avrupa içerisinde ülkeler arasında gerçekleştirilen elektrik paylaşımı ve bu kış yaşanması çok muhtemel olan krizler üzerineydi.
Google, Uluslararası Doğrulama Ağı'na 13,2 milyon dolarlık bir bağış yaptığını duyurdu. Platformun yanlış ve yanıltıcı bilginin yayılımının önlenmesi üzerine geliştirdikleri projelere dair bir yazı yayımlandı.
Gaslighting son zamanlarda çok sık karşılaşılan bir kelimeydi ki Merriam-Webster sözlüğüne göre sitelerinde kelimenin aramaları bu yıl yüzde 1740 artmış. Türkçede tam karşılığı olmadığı sıkça dile getirilse de psikolojik manipülasyon tam olarak kelimeyi anlatıyor. Konuyla ilgili Perspektif'te yayımlanan yazı okunabilir.
Twitter’daki gelişmeler ekseninde keyifli bir sohbet içeren podcast bölüm önerisi:
Daha fazla içerik için linki ilikliyorum.
Aşağıdaki butonlardan abone olup bülteni paylaşabilirsiniz. Görüşmek üzere…